Cumhur Bulut

Cumhur Bulut


Durun, siz kardeşsiniz!...

16 Eylül 2025 - 13:56

Hep kavgacıydılar.
Atatürk’ten sonra hiç dikiş tutmadılar. İnönü’ye de isyan ettiler… Hep birbirlerini yediler.
Hatta seksen sonrası toplaştıkları partiye Ecevit’i dahi almadılar.
“CHP’en mi var, derdin var!” 
Her gün yeni bir olay, her gün yeni bir şaibe…
YA KASIM YA BEN
Kavgaların en büyükleri de İsmet Paşa döneminde yaşandı. 
ABD’den getirilen Kasım Gülek Genel Sekreter olarak Polit Büro’nun başına geçti. Kısa zamanda CHP’nin tek hâkimi olmuştu. 
Kimdi Kasım Gülek?
ABD’nin Türkiye Temsilcisiydi. Hem Moon Tarikatı üyesi ve hem de tarikatın büyüklerindendi. En önemlisi de Fetullah Gülen’in mürşidiydi. Gülen’i CIA ile o tanıştırmıştı.
Nasıl olmuşsa o Gülek CHP içine yerleşmişti! 
Milli Şef durumu anladı ama geç anladı…
Parti elden gidiyordu. CHP’nin 22 Haziran 1953'de yapılan 10. Kurultay'ı İnönü ve Gülek arasındaki kavganın arenası oldu. Kurultay’da İnönü Gülek’in önünü kesmek, genel sekreterlikten uzak tutmak için bir önerge verdi. Büyük kavgalar yaşandı. Fakat önerge reddedildi. 
Dünyaya meydan okuyan İsmet Paşa(!) ABD’ci Kasım Gülek karşısında yenilgiye uğradı. Kurultayda İnönü tekrar Genel Başkan seçilse de Genel Sekreter yine Kasım Gülek’ti! 
Halk Fırkası o zaman da çift başlıydı.
***
Bu durum uzun süre devam etti. CHP’de 11.12.13. ve 14 Kurultaylardan hep kavga ve çekişme çıktı. 
Ama en büyük kavga 1961’deki 15. Kongrede yaşandı. Cumhuriyet Gazetesi “CHP’nin 15. Kurultayı’nda Beklenen Gürültü Koptu” diye başlık atmıştı.
Gerçekten de öyleydi. Yumruklar, tokatlar gırla gidiyor, yaralananlara acil müdahale ediliyordu. Sonunda İnönü, “ya Gülek ya ben” restini çekti. Kazandı. 
Bir yıl sonra 14 Aralık 1962 ‘de bir daha Kurultay topladılar. Seviyorlardı toplanmayı… Kasım Gülek istifa etti. Yok etmedi. İhraç edildi. Daha doğrusu kimse ne olduğunu anlamadı. 
YA ECEVİT YA BEN
CHP içindeki kavgalar sonra da devam etti. Gülek’in yerini Ecevit aldı. On bir yıl sonra İsmet Paşa yine rest çekti. “Ya Ecevit ya ben” dedi… Bu defa tutmadı. Kavga kıyamet, ortalık yangın yeriydi. Milli Şef kaybetti. Bir gün sonra da CHP’den istifa etti.
***
Hiç durulmadı CHP. Kavgaların partisi oldu. Baykal döneminin en büyük kavgası da Mustafa Sarıgül’ün aday olduğu kurultay da yaşandı. Yumruklar, tokatlar ve küfürler yine havada uçuştu. Halk Fırkası cephesinde hiçbir şey değişmedi…
Atatürk’ten sonra Türkiye merkezli bir siyaset yolu izleyemedi CHP… Sanki içinde bir ur vardı. Her defasında açığa çıktı bu ur! Atmış yetmiş defa kurultay topladılar. Hepsinde derin ayrılıklar, çatışmalar yaşandı.
*** 
Orhan Seyfi ve Yusuf Ziya Ortaç’ın çıkardığı bir dergi vardı, Akbaba…
Siyasi hayatımızın en uzun süreli dergilerinden biriydi. Mizah yollu neşriyat yapıyordu. CHP yanlısı gibi görünür, en çok da CHP içindeki kavgaları karikatürize ederdi. 
Geçmiş zaman işte… Hiç değişmedi CHP.
Şimdi de öyle… Ur metastaz yaptı!
ÇİFT BAŞLILIK KAÇ BAŞLILIK
İmamoğlu da sanki bir yerlerden emir alan Kasım Gülek gibi davrandı. CHP’yi ele geçirmeyi düşündü. Yola bu hırsla çıktı. Sonra da iyice yoldan çıktı. Saraçhane’de CHP Paralel Yapı’sını kurdu.  Hitamında yolsuzluk iddiaları patladı. Güm!
Şaibeli kurultayları dolayısıyla kendi kendilerini ihbar ettiler. Hukuk devletine sığındılar. Karar verilince de yandım Allah çektiler.
İbretle izliyoruz… CHP içindeki ur bakalım nasıl tedavi edilecek. Aralarındaki kavga nasıl bir seyir alacak.
Öyle görünüyor ki Türk Milletini merkeze alan bir yol tutturamazlarsa kavgaları devam edecek. İçlerinden çok Kasım Gülek’ler, ABD’yi Türkiye’ye müdahaleye çağıran Ünal Çeviköz’ler türeyecek…
BU TAKIMDA BİR SIR VAR
A Milli Basketbol takımızdan bahsediyorum…
Balkanlardan, Güneydoğumuzdan, Karadeniz’den ve Akdeniz’den; Batımızdan ve Doğumuzdan gelerek hep birlik olmuş “Bizim Çocuklar”… Anadolu olmuşlar, Türkiye olmuşlar; Türk Milli Takımı olmuşlar. Zafere ve kazanmaya doymuyorlar! Başlarına Türkiye Sevdalısı bir Adamı; Ergin Ataman’ı almışlar… Arkalarına da beş yüz milyonluk dua almışlar. Rabbim utandırmasın… İnşallah şampiyon olsunlar.
VE 12 EYLÜL…
Öncesi ve sonrasıyla öz ağabeylerimiz, ablalarımız; şehitlerimiz ve Yusufiyeliler gelir aklımıza… Ve hep bir sızı taşırız onlar için yüreğimizde;
“Sanma ki Eylül sadece bir hazandır,
Hiç sönmeyen bir ateş-i hicrandır.
Güldüysek eğer ömürde sadece bir gün
Çeşm-i giryanım nihandır, ahuzarımdır…”(C.B.)
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum